Üniversiteye giriş sınavları için başvurular bugün sona eriyor!
Sakın ihmal etmeyin, çünkü başvuru süresi muhtemelen uzatılmayacak.
17-18 Mart’ta mazerete dayalı “Geç Başvuru” yapılabilir ama o zaman yüzde 50 daha fazla ücret ödemeniz gerekiyor.
Bu arada Ortaöğretim Başarı Puanı’nın (OBP) bu yıl için kaldırılacağına ilişkin çok yoğun söylentiler var!
Doğru mu, değil mi belli değil! Çünkü resmi bir açıklama yok! ÖSYM, bu konuda mutlaka bir açıklama yapmalı!
Özellikle de eski ve yeni mezunlar arasındaki eşitsizlik nasıl giderilecek, buna açıklık getirmeli.
Bu konuda fırtınalar kopuyor!
ÖSYM’nin olası sınav açıklamasının içinde bu konu da kesinlikle yer almalı ki kafa karışıklığı ve şehir efsaneleri daha fazla artmasın!
Görünen o ki okulların açılış takviminde il bazında önemli değişiklikler olabilir. Valiliklerce dün yayınlanan açıklamalar da bu yönde. Çünkü haftalık olarak belirlenen, yeni risk haritası yarınki son duruma göre şekillenecek, Bakanlar Kurulu’nda tartışılacak ve akşam saatlerinde de kamuoyuyla paylaşılacak.
O kadar bekledik, bir gün daha bekleriz ama keşke bu karar, son dakikaya bırakılmadan, cuma günü alınsaydı!..
Peki, bu arada yarın yapılacak sınavlar ne olacak?..
Sohbetten kalanlar?
Milli Eğitim Bakanı Selçuk ile cuma günü uzun uzadıya konuştuk.
Dün en çok sorulan soru şuydu:
Peki, sizde bıraktığı izlenim neydi?
Hemen her soruya cevap vermek istedi ama bazıları onun kontrolünde olan konular değildi, bazıları da pandemiyle ilişkiliydi. Bu yüzden birçok soru havada kaldı.
Pandemide zor günler geride mi kalıyor yoksa daha uzun süre devam edecek mi, çok yakında hep birlikte göreceğiz. Temennimiz, artık bu zor günlerin bir an önce bitmesi yönünde ama hemen her gün çok daha dikkatli olmamız gerektiğine vurgu yapan açıklamalar var.
Her şeye rağmen umutluyuz çünkü yaz geliyor ve kademeli de olsa içeride kapalı kalmaktan kurtulacağız…
Mart sonunda aşılama konusunda ciddi bir mesafe kaydedileceği söyleniyor. Haziran ortalarında da yerli aşılar vurulma noktasına gelebilir. Şu ana göre çok daha güvencede olabiliriz...
“Bereketli günler”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaz ayları için rezervasyonlarda patlama yaşandığına dikkat çekerek “Dünyada yıldızı giderek parlayan bir ülke olduğumuzun en önemli göstergesi misafir ettiğimiz özellikle yabancı turist sayının 52 milyonu bulmuş olmasıdır” dedi.
Erdoğan, turizmde bereketli günlerin bizleri beklediğine vurgu yaparak da bu konuda şunları söyledi:
“Her ne kadar salgın sebebiyle bu sayıda bir düşüş yaşanmış olsa da normalleşmeyle birlikte çok daha yüksek turist sayılarına ulaşacağımızı biliyoruz. Nitekim seyahat kısıtlamalarını kaldıran veya hafifleten her yerde ülkemize yönelik rezervasyonlarda adeta patlama yaşanıyor.
İnşallah hep birlikte yeniden sağlıklı ve bereketli günlere kavuşacağımız vakitler yakındır.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk ile ara ara telefonda görüşüyorduk ama ne zamandır yüz yüze görüşmemiştik. İstanbul’a gelince, merak edilenleri bir de biz soralım istedik.
Pazartesi sadece onun için değil, milyonlarca öğrenci, öğretmen, veli ve ülkemiz için önemli bir gün.
Pandemi riski hâlâ devam ediyor olsa da normalleşme sürecine geçilecek ve bu çerçevede, neredeyse bir yıldır kapalı olan okullar kademeli olarak açılacak?
Peki, buna ne kadar hazırız?
En temel hak, yaşam hakkıdır. Daha sonra ise eğitim hakkı geliyor. Ama şunu da özellikle hatırlatmak isteriz ki eğitim yoksa, yaşam hakkının sürdürülebilirliği önemli ölçüde riske girebilir. İşte bu yüzden, her ikisini de ciddiyetle ele almamız gerekiyor…
Yüz yüze sınavlar ve yüz yüze eğitim konusunda ciddi soru işaretleri var. Bu da tedirginlikleri beraberinde getiriyor.
Okulların açılması konusunda hemen herkes hemfikir ama çok daha hemfikir olunan bir başka konu var ki, o da sağlığımız.
Sınavların yüz yüze yapılması ve okulların açılması, risk olmaktan çıktıysa ya da bu konuda ciddi güvenceler veriliyorsa, bunu samimiyetle paylaşmak ve herkesi inandırmak gerekir. Yoksa her iki konuda da mesafe kat etmemiz hiç kolay olmaz!..
Keşke aşılamanın bitmesi beklenseydi!
Aşı sırası, nihayet öğretmenlere de geldi. Umarız bir an önce tamamlanır ve hemen herkes gönül rahatlığıyla okula gider.
Bu arada, evinde kronik hasta olan öğrenci aileleri de öncelik sırasına alınmalı, çünkü okul onlar için bir risk olmamalı!..
Okullarımız bir yıla yakın süredir kapalı. Tüm öğretmenler aşı oluncaya kadar, birkaç hafta daha kapalı kalsa ne olurdu?
İçimizden herhangi bir genç, iyi bir eğitim alırsa, sadece kendisinin ve ailesinin değil, ülkenin ve dünyanın kaderini de değiştirebilir. İşte bu yüzden tüm gençlerimize, en iyi eğitim olanaklarını sunmalıyız.
Yaşadığı kent, ailesinin ekonomik durumu ya da diğer hiçbir gerekçe, akademik anlamda, gidebilecekleri yere kadar gitme konusunda, onları yollarından alıkoymamalı!
İyi bir eğitimin maliyeti ise çok yüksek!
Yetenek ve başarılarınızla bir yere kadar ilerliyor, sonra tıkanabiliyorsunuz.
Örneğin, ülkemizin en iyi lise ya da üniversitelerini bitirip yurt dışına açıldığınızda, hatta dünyanın en iyi üniversitelerinden öğrenim bursu kazandığınızda, eğer cebinizde yaşam giderlerinizi karşılayacak kadar harçlığınız yoksa hayallerinize veda etmek zorunda kalabiliyorsunuz...
Hemen her yıl, böylesi yüzlerce örnekle karşılaşıyor ve elimizden geldiğince kendilerine yol gösterici olmaya çalışıyoruz ama seçeneklerimiz çok sınırlı, çünkü burs verme alışkanlığımız henüz istenilen kıvama gelmedi.
Devletin katkısı da giderek artıyor ama yine de hem yararlanan açısından hem de verilen miktar bakımından yeterli değil!..
Oysa Türkiye’nin sahip olduğu olanaklar ve geleneksel hayırsever yapımız, şu anda verilen bursların rahatlıkla 100 katına çıkmasına olanak sağlayabilir. Nedense bu alışkanlığı bir türlü oturtamadık.
Hemen her alanda pek çok sorunumuz var!
Kimin yok ki!
Hele ki pandemi döneminde.
Bazıları derin izler bıraksa da sorunlar gelir, geçer. Asıl önemli olan kaybolan ortak değerlerimiz!
Değerler erozyonu en önemli sorunlardan daha önemli. Ve, ne olur, artık bunun farkına varalım.
Neden mi?
Bizi biz yapan değerlerimiz yok olduğunda, önce sıradanlaşır, sonra da kaotik hayatın içerisinde kaybolup gideriz.
Eğitimin asli görevlerinden biri de bu, yani ortak değerlerimizi pekiştirmek ama uzaktan olmuyor, olmuyor, olmuyor!..
Türk eğitim sisteminin en önemli baş ağrılarından biri de sınav ve dershane odaklı oluşu.
Öğrenciyi dershaneden kurtarıp okula bağımlı hale getiremediğimiz sürece her şey
ters gider.
Tıpkı son 50 yıldır olduğu gibi.
Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.
Eğitimin kalitesini ülke genelinde yükseltir, doğru bir insan gücü planlaması yaparsak gerisi kendiliğinden gelecektir.
Dershaneler kapanmalı mı? Hayır. Sınavlara öğrenci hazırlamak yerine, mesleki yetkinlikler kazandırmaya yönelirse, kazanan sadece